Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, şekiller ülkesinde, birbirinden güzel şekiller yaşarmış. Günlerini neşe ve dostluk içinde geçirirlermiş.

O gün hava çok güzelmiş. Güneş, gökyüzünü bir başka ısıtıyormuş. Çiçekler, kelebekler, insanlar.. Herkes halinden çok memnunmuş. Bizim şekil arkadaşlar da bu güzel havanın tadını çıkarmak için toplanıp bir plan yapmaya karar vermişler ve karenin evine gidip toplantı yapmışlar. Söze üçgen başlamış; “Arkadaşlar bence piknik yapmalıyız, bu güzel havaya ancak piknik yakışır.” Demiş. Arkasından dikdörtgen söze girmiş; “Piknik mi? Çok klasik, farkı bir şey yapmalıyız. Mesela hayvanat bahçesine gidebiliriz.” Demiş. Kare, her iki fikre de sıcak bakmış, fakat dairenin de düşüncesini merak ediyormuş. “Ee daire senin yapmak istediğin bir şey yok mu?” demiş. Birkaç saniye düşündükten sonra daire başlamış konuşmaya. “Şey, ben aslında gelmek istemiyorum. Kendimi halsiz hissediyorum yatıp dinlenmem gerekiyor. Siz benim yerime de eğlenin.” Demiş.” “Peki.” Demiş diğer üç arkadaşı. Üçgen, kare ve dikdörtgen önce hayvanat bahçesine gidip ardından da ormanda güzel bir piknik yapmışlar. Daire olmadığı için buruk bir gün geçirmişler ama yine de çok eğlenmişler. Dönüşte daireyi ziyaret etmeyi ve durumunu öğrenmeye gitmişler. Kare zile basmış. Kapıyı açan yokmuş. İçeriden de yüksek bir müzik sesi geliyormuş. Bütün şekiller anlam verememişler. Tekrardan zile basmışlar, kapının tokmağını çalmışlar. “Bu böyle olmaz!” Demiş kare. “Pencereden bakayım, içeride neler oluyor acaba?” Demiş. Bir de ne görsün! Bize halsizim, eve gidip dinlenmek istiyorum diyen daire, müzik eşliğinde hoplayıp zıplayıp dans ediyor. Müziğin sesini kısınca ancak kapının çaldığını duymuş daire. Kapıyı açmış ve arkadaşlarını içeriye davet etmiş. İçerisi çok dağınık ve havasızmış. Kare, pencereleri açıp evi havalandırmış. “Evet, daire, bize hasta olduğunu söyledin, az önce seni izlediğimde gayet iyi bir şekilde dans ediyordun. Bize neden yalan söyledin? Bizimle neden vakit geçirmek istemedin?” Demiş. Çok utanmış daire, yüzü kıpkırmızı olmuş. Ne söyleyeceğini bilememiş. Yalanının ortaya çıkacağını hesaba katmamıştı. İyice köşeye sıkışmıştı. En iyisi doğruları söylemek olacaktı. Başladı anlatmaya. “Hepinizin kenar ve köşeleri var. Oysa benim hiç köşem yok. Sizlerden çok farklıyım. Keşke benim de kenar ve köşelerim olsaydı. İşte o zaman sizinle her yere gelirdim, kendimi de çok sevmiş olurdum.” Demiş bir yandan da ağlıyormuş. Karenin gözleri dolmuş, bu söylenenler karşısında çok üzülmüş, diğer arkadaşları da çok üzülmüşler. Üçgen söze atlamış; “Neden böyle düşünüyorsun? Biz seni çok seviyoruz, sevmesek seni merak edip buraya kadar gelir miydik hiç.” Demiş. “Bak daire, bizler senin arkadaşlarınız. Biz senin bu farklılığını çok seviyoruz.” Demiş kare ve son söz artık dikdörtgeninmiş. “Canım arkadaşım, biz birbirimizi sevdikten ve kaliteli zaman geçirdikten sonra farklı özelliklerimiz olsa ne olacak ki. Hepimiz birbirimizden farklıyız. Birimiz üç kenarlı, ötekimiz dört.. Bunlar arkadaş olmamıza ve eğlenceli oyunlar oynamamıza engel değil. Böyle düşünme lütfen, seni çok sevdiğimizi aklından sakın çıkarma olur mu? Ne olursa olsun kendine hep güven ve kendini çok sev.’’ Demiş.

“Haklısınız arkadaşlar.” Demiş daire. “Bu şekilde düşünmemem ve size yalan söylememem gerekiyordu. Hepinizden ayrı ayrı özür dilerim. Sizi çok seviyorum iyi ki benim arkadaşlarımsınız.” Demiş ve dört arkadaş sımsıkı sarılmışlar. Bu masal da burada bitmiş. Bir başka masalda görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın çocuklar. İyi uykular.

Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.