Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil ağaçlarla çevrili bir orman varmış. Bu orman o kadar güzel bir ormanmış ki bütün hayvanlar ormanın güzelliğine hayranmış. Kuşlar ağaçların dallarında şarkılar söyler, maymunlar oradan oraya zıplar, tüm hayvanlar neşe içinde yaşarmış. Fakat bu ormanda yaşayan hayvanların büyük bir sorunu varmış.
Ormanın içinde şırıl şırıl akan bir nehir varmış. Bu nehrin arka tarafında ormanın en lezzetleri meyveleri, sebzeleri ve taze otları varmış. Hayvanların hepsi karnını doyurmak için o nehri geçmek zorundaymış. Uzun bacaklı hayvanlar; zürafa, geyik, at ve zebra gibi, bu nehirden kolayca geçebiliyormuş. Kanatlı hayvanlar da uçup istedikleri yere varabiliyormuş. Ama minik kaplumbağalar, tavşanlar, kirpiler, böcekler ve fareler bu nehirden geçmekte çok zorlanıyormuş. Küçük hayvanlar her gün nehrin kenarına oturup karar karar düşünüyorlarmış. Çünkü nehri geçerken çok ıslanıyorlarmış. Uzun boylu arkadaşları onları gördüğü zaman mutlaka yardım ediyorlarmış ama her seferinde karşılaşamayabiliyorlarmış. Bir gün fare, kaplumbağa ve kirpi nehrin yanında oturup dertleşirken, fil bu konuşmalara kulak misafiri olmuş. Arkadaşları için durumun zor olduğunu biliyormuş ama konuşmalarını duyunca çok fazla üzülmüş ve artık bu soruna bir çözüm bulmak istemiş. Hemen diğer uzun boylu arkadaşlarının yanına gitmiş ve duyduklarını anlatmış. Hepsi arkadaşlarının yaşadığı durum için çok üzülmüşler. Uzun bacaklı hayvanlar ve kanatlı dostları bir toplantı yapmışlar. Herkes bir çözüm önermiş. Kuşlar, “Tüylerimizi toplayıp bir sal yapalım!” demiş ama bunun çok uzun süreceğini fark etmişler. Atlar, “Onlar için biz yiyecek toplayalım” diye bir fikir ortaya atmış. Bu fikir herkesin hoşuna gitmiş ama arkadaşlarının bunu kabul etmeyeceğini biliyorlarmış. Sonunda filin aklına bir fikir gelmiş “Onların nehri rahat geçebilmesi için bir köprü yapabiliriz. Hem el ele verirsek kısa süre içinde de biter” demiş. Hayvanların hepsi bu fikri çok sevmiş hemen kolları sıvamışlar. Atlar, geyikler ve zebralar uzun dalları toplamak için ormana girmişler. Filler, eşekler, zürafalar da sağlam sarmaşıkları bulmuşlar. Hepsi nehrin içine girmiş ve dallarla sarmaşıkları birleştirerek bir köprü yapımına başlamışlar. Köprü kısa süre içinde bitmiş. Hemen ormanın derinliklerine inip minik arkadaşlarına haber vermişler. Minik hayvanlar heyecanla nehrin kenarına gitmişler, köprüyü görünce sevinçten ne yapacaklarını şaşırmışlar. Sincap “Bu harika bir şey. Artık nehirden rahatlıkla geçebileceğiz!” diye bağırmış. Tavşan, kirpi, kaplumbağa, fare ve böceklerde ona katılmışlar. Minik hayvanların hepsi, arkadaşlarına teşekkür etmişler. Onlar için yaptıkları bu iyiliği hiç unutmayacaklarını söylemişler. Minik hayvanlar da arkadaşları için küçük küçük hediyeler hazırlamışlar, tüm ormanda büyük bir mutluluk hakim olmuş.
Hayvanların hepsi o günden sonra, birlikte çalışmanın ne kadar önemli olduğunu anlamışlar. Büyük yada küçük olmanın önemli olmadığı, önemli olanın el ele verince, bütün zorlukların altından kalkılabileceği olduğunu öğrenmişler. Orman halkı, bu köprüyü sadece bir geçit olarak değil, dostluğun ve yardımlaşmanın sembolü olarak görmüş. Köprüye de “Dostluk Köprüsü” adını vermişler. Ve o günden sonra nehir, ormandaki hiçbir hayvan için bir engel olmamış. Küçük hayvanlar da büyük hayvanlar da hep el ele vermiş, birlikte çok mutlu bir yaşam sürmüşler.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.