Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir şehirde güzeller güzeli bir prenses yaşarmış. Adı Feyza’ymış. Feyza, uzun siyah saçları, kocaman kahverengi gözleri ve pespembe yanakları olan çok sevimli bir kızmış. Bu kız, prenses olmasına rağmen her zaman bir öğretmen olmak istemiş. Hayallerinin peşinden koşmak onun için çok önemliymiş. Oysa Kral, kızının öğretmen olmasını ve yorulmasını istemiyormuş.
Prenses Feyza, hiçbir zaman insanlara yüksekten bakmamış; hep yardımsever olmuş. Hayvanlara çok değer vermiş ve yaşlı insanlara karşı daima saygılıymış. Kendini prenses olarak değil, şehirde yaşayan diğer insanlardan biri olarak görürmüş. Çocuklara iyiliği, sevgiyi, saygıyı, doğruyu ve yanlışı öğretmek için can atarmış. Bir gün, tüm cesaretini toplayarak babasının yanına gitmiş. “Ben öğretmen olmak istiyorum, babacığım,” demiş ve neden bu kadar çok öğretmen olmak istediğini teker teker anlatmış. Kral, bu durum karşısında ilk başta ne diyeceğini bilememiş, ama sonradan durumu kabul etmiş ve kızını desteklemeye başlamış. Prenses Feyza, okula gitmeye ve orada öğretmen olmak için dersler almaya başlamış; ancak çok zorlanıyormuş. Dersler ona zor gelmiş ve hiç bilmediği bir ortamda yapayalnız hissetmiş. Bir gün, öğretmen olmaktan tam vazgeçecekken sınıfından biriyle tanışmış. Tanıştığı kişinin adı İrfan’mış. İrfan, uzun boylu çok da eğlenceli bir çocukmuş. Prenses Feyza, başlarda çok zorlansa da İrfan’la tanıştıktan sonra her şey yoluna girmeye başlamış. Birlikte ders çalışıyorlar, oyunlar oynuyorlar, insanlara yardım ediyorlar, kedi besliyorlar ve bazen dışarı çıkıp geziyorlarmış. Onların arkadaşlığı, ikisini de sürekli daha iyi yerlere getiriyormuş. Birlikte paylaştıkları anılar, ikisi için de çok değerli olmuş. Güzel yaşantılarla günler akıp gitmiş ve sonunda her ikisi de okullarını başarıyla bitirmiş.
İşte Prenses Feyza’nın hayallerine ulaşması, çok çalışmanın, iyiliğin ve arkadaşlığın sayesinde hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleşmiş. Kral, Prenses Feyza ile gurur duyuyormuş. Feyza, Kral’ın sadece onunla değil, İrfan’la da gurur duymasını istemiş. Kral, İrfan’ın bu arkadaşlığına çok sevinmiş ve bunun sonucunda İrfan’a bir miktar para hediye etmiş. İrfan, bu kadar büyük bir parayı kabul etmek istememiş. Prenses Feyza da “Öyleyse bu parayı ikimiz birlikte iyilik yapmak için kullanalım; hayvanları besleyelim, yaşlılara yardım edelim, çocuklara hediyeler alalım,” demiş. İrfan bu teklife sıcak bakmış ve kabul etmiş. Prenses Feyza, öğretmen olup öğrencilerine iyi şeyler öğretirken, aynı zamanda İrfan’la beraber tüm ihtiyacı olan insanların yardımına koşmuş. Hayallerinin peşinden koşması gerektiğini, iyilik yaptığı sürece diğer güzel şeylerin de beraberinde geleceğini çok iyi anlamış. Hikayemiz de burada bitmiş.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.