Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken devler ülkesinde yaşayan karıncalardan birinin yolu günün birinde içi, buğday, arpa ve mısırlarla dolu büyük bir ambara düşmüş. Ambar karınca için o kadar büyükmüş ki karıncanın bu ambarda küçücük bir nokta gibi görünüyormuş. Karınca cennete düştüğü fikrine kapılarak karnını buğday, arpa ve mısırlarla tıka basa doldurmuş. Tıka basa dediğim de, işte birkaç ısırık buğday, birkaç ısırık arpa ve birkaç ısırık mısır. Nihayetinde karınca ne ki karnı ne olsun!
Karınca iyice doymuş doymasına ama bu defa da çok fena susamış. Ama ambarda suyu ara ki bulasın. Karınca susuzluktan öleceğini düşünürken önüne bir damla su düşmüş. Bu bir damla su karıncaya yetmiş de artmış bile. Çatının delik olduğunu ve dışarıda yağmur başladığını düşünen karınca başını kaldırıp bakınca bir de ne görsün; güzeller güzeli bir kız. Karıncanın önüne düşen su değil bu güzel kızın gözyaşıymış halbuki.
Karınca bu güzeller güzeli kıza niçin ağladığını sormuş. Güzel kız önce sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmış. Etrafına bakınmış ama hiçbir şey görmemiş. Sonra şaşkın bir yüz ifadesiyle yere baktığında minnacık karıncayı fark etmiş.
Güzel kızın yüzündeki şaşkınlık ifadesi, üzüntü dolu bir yüz ifadesiyle değişmiş. Sonra başına gelenleri anlatmış.
Genç kız, “Beni buraya bir dev hapsetti. Bir gün içinde bu ambarda bulunan ve birbirine karışan arpa, buğday ve mısır tanelerini ayırmamı, bunu başarabilirsem serbest kalacağımı, ayıramazsam sonsuza kadar onlara kölelik yapacağımı söyledi” demiş.
Karınca bu duruma önce çok üzülmüş. Sonra aklına harika bir fikir gelmiş. Güzel kıza hiçbir şey söylemeden ambardan çıkıp gitmiş. Yarım saat sonra ambardaki bütün deliklerden binlerce karınca içeri girmiş. Hızlıca bütün tahılları birbirinden ayırmışlar.
Ertesi sabah ambara gelen dev, arpaların, buğdayların ve mısır tanelerinin ayrı ayrı yığınlar halinde ayrıldığını görünce çok şaşırmış. Bu durum karşısında güzel kızı serbest bırakmış. Güzel kız ve karıncalar ömürlerinin sonuna kadar dostça yaşamış. Bu masal da burada bitmiş.
Yazar: Pedagog Ercüment Eşsiz