Bir varmış,bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde tatlı, yavru bir kuş varmış.Bu yavru kuş ağaçta ailesi ile birlikte yaşarmış. Bir gün yavru kuş kardeşleri ile oynarken birkaç insan gelmiş, bu insanlar yavru kuş ve ailesini yakalayıp bir dükkana götürmüşler. Burada onları satacaklarmış.

Günlerden bir gün bu dükkana bir adam gelmiş. Bu adamın iki çocuğu varmış. Birisinin adı Banu diğerinin ise Efe imiş. Baba bu iki kardeşe sürpriz yapıp kuş almak istemiş, çünkü bu iki kardeş kuşları çok severmiş. Baba bizim yavru kuşu almış ve eve götürmüş. Kardeşler yavru kuşu görünce çok sevinmişler, ona Çiko adını koymuşlar. Çiko’ya güzel bir kafes hazırlayıp içine koymuşlar. Tabi bizim Çiko ailesinden ayrıldığı için çok üzgünmüş. Banu ile Efe her gün Çiko’ya yem ve su verirlermiş. Bir gün Çiko’yu salmışlar. Banu Çiko ile oynarken Efe istemeden Çiko’nun kuyruğuna basmış. Küçük Çiko bir oraya bir buraya uçmaya başlamış, sonra kafesine girmiş. Banu, Efe’ye çok kızmış. Odalarına giderken de Çiko’nun kafesinin kapısını kapatmayı unutmuşlar. Ertesi gün kardeşlerin annesi oda havalansın diye camı açmış. Anne gidince Çiko bunu kaçmak için fırsat bilmiş ve camın önüne gitmiş. Tam kaçacakken arkasına bakmış ve düşünmüş. Bu kadar güzel ve ona bakan ailesi varken kaçmak istemesi doğru olmazmış. O yüzden kaçmaktan vazgeçmiş ve kafese geri girmiş.

O akşam baba geldiğinde elinde bir kutu varmış. Bu kutunun içinden iki tane kuş çıkmış. Meğer baba Çiko yalnız kalmasın diye iki tane daha kuş almış. Ama istemeden bizim Çiko’nun kardeşlerini almış. O an bizim Çiko “İyi ki de kaçmamışım,yoksa kardeşlerimi göremezdim.” demiş. Artık ailecek beraberlermiş ve hiç ayrılmak zorunda kalmamışlar. Bu hikayede burada bitmiş.

Daha fazla kısa hikaye okumak isterseniz Kısa Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.