Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok eski zamanlarda Manu adında tatlı, minik bir çocuk yaşarmış. Manu doğayı çok sever, ailesi ile sık sık pikniğe giderlermiş. Her doğa gezisinde daha fazla bilgi öğrenir, öğrendiklerini arkadaşlarına anlatırmış.

Günlerden bir gün yine Manu ve ailesi pikniğe gitmiş. Annesi masanın üzerine çiçekli bir masa örtüsü sermiş ve yanında getirdiği yiyecekleri masaya yerleştirmiş. Manu da o sırada masa örtüsünün üzerinde çiçekleri inceliyormuş. Birden küçük Manu’nun yanına bir kelebek gelmiş. Bu kelebek rengarenkmiş. “Bu kelebeği yakalamalıyım.” demiş içinden ve kelebeği takip etmeye başlamış. Uzunca bir yol gittikten sonra arkasını dönüp baktığında Manu ailesini görememiş. Ailesinden çok uzaklaşmış ve kaybolmuştu! Manu korkudan ağlamaya başlamış. Ailesini bulmak için ormanda yürümeye başlamış. Biraz yürüdükten sonra bir ev görmüş. Ev evlerine benziyormuş ama fazla ışık olmadığı için başkasının evi olduğunu düşünmüş. “Kimse yok mu?” diye bağırmış. Biraz sonra kendisine doğru yürüyen birini görmüş. Onu annesinin anlattığı masallardaki kötüye benzetmiş. Bu gerçek olmazdı ama yine de korkmuştu. Gürültülü ve kulak tırmalayıcı şekilde çığlık atmaya başlamış. O kişi gitgide Manu’ya yaklaşıyormuş. O sırada kim olduğu belli olmayan kişi: “Manu yavrucuğum! Beni nasıl tanımadın? Ben senin annenim! Nerelerdesin? Her yerde seni arıyoruz” demiş.

Manu bu sese aşinaymış. Bu annesinin sesiymiş. Annesi biraz daha yaklaşınca onu tanımış Manu. Sımsıkı sarılmışlar. Manu meğerse kendi evlerini ve annesini ışık olmadığından tanıyamamıştı!
Babası da ilerden koşarak gelmiş ve Manu’ya sarılmış. Ailecek çok mutlu olmuşlar. Manu bir daha ailesinden ayrılmamak adına kendisine ve herkese söz vermiş, masal da burada bitmiş. Evet çocuklar! Siz de Manu gibi ailenizden asla izinsiz ayrılmayın. Çünkü Manu kadar şanslı olmayabilirsiniz. İyi geceler.

Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.