Mevsimlerden ilkbahardı. Lina’nın evinde büyük bir koşturmaca vardı. Çünkü perşembe günü okul gezisi olacaktı. Geziye Alya, Layla, Alin ve Arya katılacaktı. Gezi günü geldi çattı.

Geziye giderken önce otobüse bindiler. Sonra limana gidip gemiye bindiler. Herkes çok heyecanlıydı. Gemiden fısır fısır konuşmalar geliyordu. Biri şöyle idi “Ne zaman varacağız?” Öğretmenleri o sırada “Haydi çocuklar tek sıra olun” dedi. Anında herkes öğretmenin arkasına geçti. Hep birlikte küçük bir bota atlayıp adaya doğru ilerlediler. Çocukların heyecanlı bakışları yüzlerinden okunuyordu. Sonunda sihirli adaya varmışlardı. Yardımlaşarak kalacakları çadırları kurdular. Zaman o kadar hızlı akıp geçmişti ki akşam olup, kamp ateşini yakma zamanı geldi. Birbirinden güzel hikayeler anlatıldı, şarkılar söylendi. Bu sırada ilginç bir şekilde kamp ateşinden çıkan duman esintiye rağmen Arya’nın dikkatini çekti. Öğretmeni ve arkadaşlarına bu durumu anlattı. Herkes meraklandı ve birazda korkmuşlardı. Ormandan ürkütücü sesler gelmeye başladı. Arya, Layla ve Alin “Gidelim peşinden ne duruyoruz burada boş boş”  dedi. Alya bu fikre karşı çıktı. Çünkü çok korkuyordu. Çoğunluk gidip bakmak istediği için ormanın içine, dumanın tarif ettiği yöne  gittiler. Çok yol yürümüşlerdi. Birden duman kayboldu ve orada kocaman bir ağaç belirdi. Yaprakları dalları gövdesindeki ilginç şekilli büyük oyuğu gösteriyordu sanki. Oyuğa yaklaştılar orada bir kağıt parçası vardı. Ellerine aldıklarında bunun bir harita olduğunu anladılar. Alya “Bu kadar macera yeter hadi dönelim” dedi. Ama arkadaşları haritanın gizemini çözmek istedi. Öğretmenleri ile birlikte haritayı takip ettiler ve koskocaman bir mağaraya daldılar. Mağarada ışıl ışıl parlayan sarkıtlar, küçükte su birikintileri vardı. Ormanda yerde buldukları dal parçası ile müzik yaptılar. Su birikintileriyle oynadılar ve çok eğlendiler. Kamp alanına gitme zamanları geldi. Çok yorulmuşlardı ve uykuları gelmişti. Harita dönüş yolunu göstermiyordu. Paniğe kapıldılar ama Alya “Benim yanımda pusula var.” diye haykırdı. Herkesin korkusu geçti çünkü pusula her zaman doğru yolu gösterirdi. Karanlık olan ormanda ilerlediler ama eğlenceli zamanlar geçirmişlerdi. Yaşadıkları maceraya değmişti. Pusulaları sayesinde kamp alanına vardılar. Neredeyse sabah olmak üzereydi. Çok yorulmuşlardı hemen çadırlarına girip uyudular.

Sabah uyandıklarında bir daha mağaraya gitmek istediler ama haritaları yoktu. Gece koydukları yerde değildi. Pusula yardımı ile gitmeye karar verdiler. Saatler geçmişti bütün adayı dolaşmışlardı ama mağara yoktu. Bu imkansızdı. Öğretmenleri “Artık dönme vaktimiz geldi çocuklar” dedi. Kamp alanına dönüp hazırlıklarını yaptılar. Gelen bot ile gemiye bindiler. Gemide çocuklardan biri “Acaba neden tekrar mağarayı bulamadık öğretmenim?” dedi. Öğretmenleri karşılık olarak “Belki de adanın adı bu sihrinden geliyordur.” dedi. Heyecanlı, maceralı, ilginç ve çok güzel bir gezi olmuştu. Herkes çok mutluydu bir daha gittiklerinde mağarayı görüp göremeyeceklerini çok merak ediyorlardı. Ailelerine bu kısa ama ilginç geziyi anlatmak için sabırsızlanıyorlardı. Gemiden sonra otobüse binip evlerine geri döndüler. Bu hikaye de burada bitti.

Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.